Yargı Zulmünün Son Mağduru: Sena Arat
21 Temmuz 2019

Yargı Zulmünün Son Mağduru: Sena Arat

Köklü Değişim Medya

Bursa dün akşam yeni bir yargı zulmüne daha şahitlik etti. Yargı zulmünün son mağduru 4 çocuk babası Sena Arat…

Sena Arat, Köklü Değişim Medya Yunuseli Temsilciliğinde haftalık rutin olarak düzenlenen Cumartesi Sohbeti çıkışı tutuklandı. Arat hakkında 2009 yılında açılmış bir dosyadan 7,5 yıllık hapis cezası verilmişti. Tutuklamanın Yargıtay’ca da onaylanmış bu cezaya binaen yapıldığı öğrenildi.

Hatırlanacağı üzere; Köklü Değişim Medya tarafından 2009 yılında Hakkı Başer Konferans Salonu’nda düzenlenmesi planlanan ancak valilik kararıyla son anda iptal edilen konferans öncesi kimi Hizb-ut Tahrir üyeleri tutuklanmış ve başlatılan yargılama sürecinde Sena Arat’ın da aralarında bulunduğu çoğu Hizb-ut Tahrir üyesine 7,5 yıl ceza verilmişti.

Serbest meslek erbabı olan Sena Arat evli ve 4 çocuk babası.

Yargıtay’ın Altan Kardeşler ve Nazlı Ilıcak Kararı Hizb-ut Tahrir’e Neden Uygulanmıyor

:İlgili haber için resme tıklayın

Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin Altan kardeşler ve Nazlı Ilıcak davasında vermiş olduğu karar, herhangi bir örgütün hangi durumlarda “terör örgütü” sayılabileceğine açıklık getiriyor ve böylesi yapılarda cebir, şiddet şartını esasi unsur olarak işaret ediyor.

•Bu karara göre; Hizb-ut Tahrir ve benzeri yapıların terör örgütü kapsamına girmediği de açığa çıkmış oluyor. Dolayısıyla başta Hizb-ut Tahrir mensupları olmak üzere cezaevinde yıllardır haksız bir şekilde yatan Müslümanların bir an evvel serbest bırakılması gerekirken bu haksızlıklara bir yenisi daha dün eklendi.

Halbuki Hizb-ut Tahrir davalarında hiçbir sanık, somut bir suçla ya da maddi bir eylem ile yargılanmamaktadır. Yargıtay 16. Ceza Dairesi, “Altan kardeşler ve Ilıcak davasında” yaptığının aksine “Hizb-ut Tahrir, ‘cebir ve şiddet’ kullanmış mı, kullanılmamış mı?” diye bakma gereği bile duymamıştır. Araştırma gereği duymadığı gibi yeni bir içtihat da ortaya koymamıştır. Şu anda başka bir terör örgütüne (FETÖ) üyelik iddiasıyla tutuklu yargıçların yani seleflerinin, hukuksuz içtihatlarını devam ettirmiştir.

Üstelik Anayasa Mahkemesi de Hizb-ut Tahrir yargılamaları hakkında hukuki kararlara imza atmış, baştan sona bu yargılamanın hukuksuz olduğunu ortaya koymuştur!

Anayasa Mahkemesi’nin “hak ihlali” kararlarından sonra; yerel mahkemeler “yeniden yargılama” yolunu diğer hiçbir sanığa açmayarak AYM’nin kararını bağlayıcı karar olarak görmemiştir. Üstelik Anayasa Mahkemesi’nin aldığı onca karara rağmen Hizb-ut Tahrir üyelerine yönelik olarak yeni yeni tutuklamalar olmuştur.

Cebir yok, şiddet yok, derece mahkemelerinin somut, maddi hiçbir suç isnadı da yok. Anayasa Mahkemesi de tam olarak bu durumu, hukuksuzluğu hedef alarak “adil yargılama” yok diyor. Ancak yerel mahkemeler yine de yeniden yargılama hakkı tanımıyor. Umulur ki Yargıtay 16. Ceza Dairesinin bu kararı yargıda yanlış gidişata bir nebze olsun “dur!” diyebilir.