Köklü Değişim Medya

Dünya Ekonomik Forumu'nun (WEF) bu yılki zirvesi İsviçre'nin Davos kasabasında "Küreselleşme 4: Dördüncü Sanayi Devrimi Çağında Küresel Yapıyı Şekillendirmek" temasıyla başladı.

Bu yıl 49. kez gerçekleştirilen ve 25 Ocak'ta sona erecek olan zirveye 110 ülkeden 3 binden fazla iş adamı, siyasetçi, akademisyen ve sivil toplum kuruluşu temsilcisi katılıyor. Zirve boyunca 350'yi aşkın oturum yapılacak.

Trump, May ve Macron Katılmadı

Geçici bütçe krizinden dolayı federal hükümetin kapanmasını gerekçe göstererek Davos Zirvesi'ne katılmayacağını açıklayan ABD Başkanı Trump'ın yanı sıra İngiltere Başbakanı Theresa May ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da zirvede yer almayacak.

60'dan fazla ülkenin devlet başkanı ve başbakan düzeyinde temsil edileceği zirveye, Almanya Başbakanı Angela Merkel, Brazilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro, Çin Devlet Başkanı Yardımcısı Wang Qishan, Japonya Başbakanı Şinzo Abe ve “İsrail” Başbakanı Benjamin Netanyahu katılımcılar arasında yer alıyor.

Türkiye'yi 2 Bakan Temsil Edecek

Zirvede Türkiye'yi, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ile Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan temsil edecek. Albayrak ve Pekcan, katılacakları oturumların yanı sıra dünyanın önde gelen iş insanlarıyla görüşmeler yapacak.

Pompeo, Trump’ın “ABD’yi Yeniden Harika Kılmak” Politikasını Savundu

Ana konferans salonundaki iki dev ekrandan telekonferansla Davos Zirvesi’ne katılan Pompeo, Başkan Trump’ın Beyaz Saray'da göreve başladığından bu yana inşa ettiği ülkenin dış ilişkilerdeki tutumunu ifade eden “ABD’yi yeniden harika kılmak” politikasını savundu. İran, Çin ve Rusya’ya karşı sert ifadeler kullanan Pompeo, “Trump yönetimi, Ronald Reagan’ın zorla barış sloganını dünya milletleriyle olan ilişkilerinde benimsemiştir” ifadesini kullandı.

Mike Pompeo, gücün bu bağlamda askeri araçlarla sınırlı olmadığını, bilakis özgürlüğü garanti eden ekonomik gücü de içerdiğini söyledi. Pompeo konuşmasının devamında, İran’ın diğer ülkelerde aradığı maceralarının, terörizmin, Kuzey Kore'nin nükleer programının, Çin'in ekonomik sisteminin ve Pekin'in komşularına düşmanlığının, bugün dünyanın en önemli tehditleri arasında yer aldığını söyledi.

Ortadoğu ve İran Vurgusu

Pompeo, ülkesinin Ortadoğu’daki tarihi rolüne değinerek bölge ülkelerini güvenlik ve istikrar konularında desteklemeye olan bağlılıklarını dile getirdi. Bunu başarmak için iki önemli faktöre dikkat çeken Pompeo, bu faktörlerden ilkinin, ABD’yi destekleyerek kendilerini korumak isteyen ülkeleri bir araya getiren ittifakların kurulması olduğunu belirterek, Washington’un “Ortadoğu Stratejik İttifakı” kurma çabalarını hatırlattı. İkinci faktörün ise bölgedeki İran tehdidine karşı konulması olduğunu ifade eden Pompeo, İran'ın Suriye ve Yemen'deki davranışlarını “iğrenç” olarak nitelendirerek, İran’ın Lübnan Hizbullahı’na destek vermesini ve Irak'ın özgürlüğü, egemenliği ve bağımsızlığını baltalamasını kınadı.

Pompeo ayrıca Ortadoğu halklarının hak ettiği istikrarı sağlamak için ay ortasında bakanlar düzeyinde ilk zirvesini Varşova'da gerçekleştirecek olan NATO'nun oynadığı kilit role değinerek, “Burada bu sorunların çoğuna yönelik diplomatik ve politik çözümler var. Bu sorunları çözmek için bölgedeki tüm diplomatlarımıza ihtiyacımız var” ifadelerini kullandı.

Yemen'deki çatışmalar hakkında açıklamalarda bulunan Pompeo, geçtiğimiz yılın sonunda Stockholm anlaşmasıyla sonuçlanan Birleşmiş Milletler (BM) BM Yemen Özel Elçisi Martin Griffiths'in çabalarına atıfta bulunarak ilerleme kaydedilmesi hususunda oldukça iyimser olduğunu dile getirdi. Pompeo bunun yanı sıra İran yapımı savaş araçlarını kullanan Husilerin 10 Ocak’ta yapılan ateşkesi ihlal etmelerini kınadı.

Çin İle Yaşanan Sorun

Pompeo devam eden müzakerelerin başarılı olacağı umudunu ifade ederek ülkesiyle Çin arasındaki ticari çatışmaya da değindi. Çinli şirketlerin fikri mülkiyet haklarını koruyarak, adil ve şeffaf ticarete ve demokrasi ilkelerine bağlı kalarak Pekin ile iyi ilişkiler kurulacağını dile getiren Pompeo, “Demokrasi ilkeleri dünya çapında büyük zenginlikler yarattı. ABD ile Çin arasındaki son yıllardaki ilişkiler bu esaslar üzerine inşa edilecek. Pekin’in bu ilkeler doğrultusunda politikalar benimsemesini umuyoruz” diyerek sözlerini sürdürdü. Moskova’ya da benzer bir çağrıda bulunan ABD Dışişleri Bakanı, Rusya’nın Ukrayna’ya yaklaşımını değiştirmesinin ve ABD seçimlerini etkileme girişimlerini durdurmasının ikili ilişkilerin iyileştirilmesi için ön koşul olduğu değerlendirmesinde bulunarak, “Rusya yaklaşımını düzeltir ve uluslararası yasalara uyarsa, her iki ülke birlikte gelişecektir” dedi.

Pompeo, ülkesinin uluslararası kuruluşlardan ve sözleşmelerden çekilmesi nedeniyle “uluslararası sahnede izole edilmiş” olarak tanımlanmasını reddederek şunları söyledi:

“ABD, Suriye ve Irak'taki terör örgütünü mağlup etmeyi başarabilen bir uluslararası koalisyon ve Kuzey Kore rejiminin müzakere etmesini sağlayan uluslararası baskı gibi çok başarılı ittifaklara öncülük etti. Gittiğim her yerde, zorluklara karşı koyma ve hedeflerimize ulaşma konusunda olumlu tepkiler aldım.”

Konuşması sırasında Kore dosyasına değinen Pompeo, önümüzdeki ayın sonunda nükleer müzakerelere ilişkin daha fazla ilerleme kaydedileceğini umduğunu belirterek, “Şubat ayının sonuna kadar Pyongyang ile ilerlediğimiz yolda daha iyi göstergelerin olacağına inanıyorum” dedi.

Schwab: “İnsanlık Tarihinde Bir Kavşaktayız”

İsveçli aktivist Nora Peruba bu bağlamda, “Tüm çözümlere sahip olmakla birlikte çok az şeyin yapılıyor olması küresel yükümlülüğe ilişkin ne gibi bir anlam taşıyor?” diye sordu.

Dünya Ekonomik Forumu Kurucusu ve Başkanı Klaus Schwab, Davos Zirvesi’nin açılış konuşmasında, “İnsanlık tarihinde bir kavşakta bulunuyoruz. Şimdi geleceğin şeklini tanımlamamız ve belirlememiz gerekiyor” dedi.

İsviçre'nin Davos kentinde bu yıl 49'uncusu düzenlenen ve dört gün sürecek olan Dünya Ekonomik Forumu'na (WEF), üç bin siyasetçi ve şirket yetkilisi katılıyor.