İstanbul Sözleşmesi İle Aile Nasıl Dinamitlendi?
21 Kasım 2019

İstanbul Sözleşmesi İle Aile Nasıl Dinamitlendi?

Köklü Değişim Medya

Köklü Değişim Medya

Hükümetin yine Avrupa Birliği’nin (AB) isteğiyle imzalayarak uyum yasaları çıkarıp uyguladığı İstanbul Sözleşmesi, aileyi temelinden dinamitleyip, şiddeti artırıyor. Türkiye İnsan Hakları Eşitlik Kurumu (TİHEK)’in düzenlediği çalıştay’da bir seyircinin, konuşmacı hakime sorduğu soru İstanbul Sözleşmesi’nin fuhuşa nasıl kapı araladığını, aile kurumunu nasıl yerle bir ettiğini gözler önüne serdi.

AB’ye girebilmek ve maddi yardımlarından faydalanabilmek için önüne gelen her anlaşmaya imza atan iktidar, toplumu ifsad eden kanunları da teker teker yürürlüğe sokuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daha önce zinayı serbest hale getiren yasayı AB istedi diye 2004’te çıkararak hata ettikleri itirafına rağmen hala hata düzeltilmedi. Üstüne bir de İstanbul Sözleşmesi eklendi. Ailenin yok olması, eşcinselliğin çoğalması, erkeğin bir düşman gibi görülüp şiddete yönlendirilmesini sağlayan İstanbul Sözleşmesi tepki toplamaya devam ediyor.

TİHEK’in düzenlemiş olduğu “Şiddetin Önlenmesi” konulu panelde konuşmacılardan Hakim Vedat Yılmaz’a sorulan soru ve cevabı aslında, İslam nizamının kaldırılıp, Batı’dan ithal edilen kanunlar ve en son İstanbul Sözleşmesi ile bir toplumun nasıl ahlâkının bozulmak istendiğini, ailenin nasıl bir saldırı altında olduğunu ispat ediyor.

Çalıştayın sonunda soru-cevap bölümüne geçildiğinde seyircilerden biri uzaklaştırma kararlarını eleştirerek kanunun büyük bir sıkıntıya yol açtığını belirterek tüm erkeklerin sorgusuz sualsiz kadının beyanıyla evinden uzaklaştırılabileceğini ifade etti. Daha sonra hakime: “Çok ağır bir soru soracağım. Herkesten özür diliyorum. Çok ağır bir soru şu: kadın dilekçe veriyor, size dilekçe verdi. Dedi ki: akşam sevgilimle yatacağım, kocam eve gelirse beni keser.Uzaklaştırma talep ediyorum. Ne karar verirsiniz? Teşekkürler

Hakim ise soruya şöyle cevap verdi: “Aynen anlatayım şimdi bizim adliyemizde adalet kart sistemi var, taraflar giremiyor. Başta yoktu. O zaman 4320 sayılı kanun vardı çok benzeşen yasa… kapımı açtı birisi geldi, oturdu. Hakim bey, beni uzaklaştırdın evden dedi. Bizim hanım dostunu eve aldı dedi. Nafaka da bağladın, ben finansör oldum dedi. Sen de hukuki organizasyonu yaptın dedi. Böyle bir eserimiz var ne yapacağız dedi. Böyle bir yol açık”

Sonrasında Hakim Vedat Yılmaz, kanunun şiddetin engellenmesi için çıkarıldığını, uzaklaştırmayla bir şeyi önlüyoruz ama neyi önlediğimizi bilmiyoruz diyerek sözlerine son verdi.

Batı’dan alınan kanunların işleyişi ve sonuçları, açtığı yaralar aslında AB’nin bu yasaları dayatarak ne murâd ettiğini ortaya koyuyor. Bu kanunları sırf maddi çıkar ve siyasi menfaat için yürürlüğe koyan iktidarlar ise sokaklarda ve evlerde tüm bu olup bitenin asıl sorumlusu.

Kanuna ilaç gibi bakıp, zararı olduğu kadar faydasının da olduğunu düşünüp uygulamak, asıl sorunu ötelemekten başak bir işe yaramıyor. Pozitivist düşünce, insan aklını ilah edinen batıl nizam, tüm dünyayı bir bataklığın içinde yok ediyor.