Hizb-ut Tahrir Türkiye, İftira ve Hezeyanlara Cevap Verdi!
30 Temmuz 2020

Hizb-ut Tahrir Türkiye, İftira ve Hezeyanlara Cevap Verdi!

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu tarafından, Ayasofya’nın açılmasının ardından yeniden gündeme gelen Hilâfet tartışmalarındaki hezeyanlara ve bu bağlamda Hizb-ut Tahrir’e yönelik ithamlara cevap niteliğinde bir basın açıklaması yayımlandı.

“Hezeyanlarınız Hilâfet Fikrine İftiralarınız İse Hizb-ut Tahrir’e Asla Zarar Veremez!” başlıklı basın açıklamasında Hizb-ut Tahrir’in Hilâfet fikri ile bir anıldığına işaret edilerek, Hilâfet tartışmalarındaki objektiflikten uzak, önyargılı tutuma ve Hizb-ut Tahrir’in 67 yıllık Hilâfet mücadelesinin çeşitli iftiralarla görmezden gelinmesine, kutlu davet çalışmasının karalanmasına dikkat çekiliyor.

İşte, Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu tarafından Hilâfet fikrine ve Hizb-ut Tahrir’e yönelik iftiralara cevabı:

Hezeyanlarınız Hilâfet Fikrine İftiralarınız ise Hizb-ut Tahrir’e Asla Zarar Veremez!

Ayasofya’nın 86 yıl sonra yeniden camiye dönüştürülmesinden sonra gündeme gelen Hilâfet tartışmalarını dikkatlice takip ediyoruz. Hilâfet konuşulunca Hizb-ut Tahrir’in de onunla birlikte adının anılması partimizin 67 yıllık onurlu mücadelesinin bir neticesidir. Artık Hizb-ut Tahrir denilince Hilâfet, Hilâfet denilince de Hizb-ut Tahrir akla gelmektedir. Adımızın Hilâfet gibi İslam ümmetinin yegâne kurtuluş reçetesi olan bir ideal ile anılır olması bizim için şereftir.

Hilâfet tartışmalarında Hizb-ut Tahrir hakkında objektif bir şekilde görüş bildiren konuşmacılara ve yazarlara bu erdemli davranışlarından ötürü teşekkür ediyoruz. Ancak konuşmalarında ve yazılarında objektiflikten uzak, yalan ve iftiraya başvuran kesimlere ise aşağıdaki hususları hatırlatıyoruz:

1- Biliyoruz ki sizler ilkokuldan üniversite bitene kadar “Atatürk bizim kurtarıcımız, o olmasaydı bu ülke olmazdı. O olmasaydı hepimiz düşmana esir düşerdik...” gibi beyin yıkama seanslarından geçerek büyüdünüz. Çünkü İslam düşmanı laik eğitim sisteminin tek başarı çıtası buydu! Sizlerde başarılı olmak adına hem tarihinize hem de dininize karşı büyük bir nefret beslediniz. Düşünce ufkunuz ezberlerinizin ötesine hiçbir zaman ulaşamadı. Dolayısıyla Batı’dan ithal laikliği, demokrasiyi, cumhuriyeti ve milliyetçiliği kabul ettiniz ama öz kültürünüzde olan Hilâfete düşman kesildiniz. Hile ve desiseler ile kurulan Cumhuriyetin kirli geçmişini unutup, 1958’den sonra Hilâfeti yeniden ikame etmek adına Türkiye’de çalışan Hizb-ut Tahrir’in sömürgeci devletler ile bağı olduğu yalanını söylediniz. Yeri geldi “yeşil komünistler” dediniz, yeri geldi “bunlar Hizbullahçı” dediniz, yeri geldi “Taliban” dediniz, yeri geldi “bunlar IŞID’çi” dediniz ama hiç başarılı olamadınız. Zira artık dünya, sizin o dört duvar arasına hapsettiğiniz, yalanlar üzerine bina ettiğiniz dünya değil! Müslümanlar Hizb-ut Tahrir’in hedefini de metodunu da, şiddeti reddettiğini de, nasıl çalıştığını da gayet iyi bilmektedir. Dolayısıyla kirli yalanlarınız tertemiz Hizb-ut Tahrir’e asla zarar veremeyecektir.

2- Hizb-ut Tahrir kurulduğu günden bugüne kadar hiçbir zaman marjinal bir grup olmamıştır. Zira marjinal olmak, toplumun kültürüne aykırı davranmak demektir. Yaşadığınız bu topraklar İslam topraklarıdır. Bu halk Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla ve Çerkeziyle Müslüman bir halktır. Bu halkın kültürünün temelini İslam oluşturmaktadır. Hizb-ut Tahrir’in serdettiği fikirler ve hükümler katıksız İslami fikirler ve hükümlerdir. Sizin serdettiğiniz fikirler ise Batı menşeili, ithal fikirlerdir. Dolayısıyla marjinal bir fikir arıyorsanız laiklik ve demokrasiye, marjinal bir kurum arıyorsanız Cumhuriyete bakın!

3- Fikirlerin doğruluğu ona inanan insanların sayısal çoğunluğuyla ölçülemez. Doğru bir fikir müntesiplerinin sayısı ile değil, insan fıtratına uygun olup olmaması, akla kanaat ve kalbe güven verip vermemesiyle ölçülür. Hizb-ut Tahrir’in savunduğu İslam akidesi ve ondan neşet eden fikirler ise insan fıtratına uygun, aklın kanaat getirdiği ve kalbe güven veren yegâne fikirlerdir. Ayrıca küçümsemeye çalışmanızın aksine Hizb-ut Tahrir bugün dünyanın dört bir yanında 50’ye yakın ülkede çalışmakta ve yüzbinlerce kişiyle faaliyetler yapmaktadır. Bu faaliyetleri en iyi de sizler takip etmektesiniz. Korku ve panik halinde Hilâfete saldırmanızın ve Hizb-ut Tahrir’i karalamaya çalışmanızın asıl gayesi de bu değil midir?

4- Hilâfet, sizlerin anlata geldiği gibi deneme yanılma yoluyla vücut bulmuş tarihsel bir olgu değildir. Bilakis o şeri ahkâmdan bir parçadır. Hilâfet kaldırılırken İzmir Mebusu Seyit Bey’in Mecliste yaptığı konuşmayı delil göstererek Hilâfetin kaldırılışını savunmak hezeyandan başka bir şey değildir. Öyleyse sipariş üzerine yapılan bu konuşmaya değil, gerçek İslam âlimlerin Hilâfet hakkında şu görüşlerine kulak verin:

İmam Ebu'l Hasen el-Maverdi: “İmamet (Hilâfet) Akdini yapmak, bütün ümmet üzerine, icmaen vaciptir.” İmam Nevevi: “Halife seçmenin tüm Müslümanlar üzerine farz olduğu konusunda icma (âlimlerin ittifakı) vardır.” İmam Kurtubi: “Hilâfet diğer sütunların kendisine dayandığı (asıl) sütundur.” İmam İbn Teymiyye: “İnsanlar üzerinde hükmeden makamın (Hilâfetin) Dinin en büyük farzlarından biri olduğunu bilmek vaciptir. Aslında onsuz Din müessesesi yoktur. Bu (görüş), el-Fadl İbn İyad, Ahmed bin Hanbel ve diğerleri gibi Selefin de görüşüdür.” Görüldüğü üzere Hilâfetin tarihsel bir kurum değil, şeri ahkâmdan bir parça olduğu güvenilir, saray mollası olmayan muteber tüm âlimler tarafından teyit edilmiş bir hakikattir.

5- Hilâfet, sömürgeci kâfirlerin İslam ümmetine çizmiş olduğu sınırların kaldırılmasıdır. Tek Allah’a, tek Rasul’e iman eden, Allah’ın kardeş kıldığı dünya Müslümanlarının tek bir devlet çatısı altında birleşmesi demektir. Bunu kim istemez? Namazlarında her gün beş defa Allah’ın büyüklüğüne şehadet eden, yardımı sadece ve sadece Allah’tan bekleyen, kendisini doğru yola iletmesi için Allah’a yakaran bir Müslümanın Hilâfeti istememesi düşünülebilir mi? Öyleyse Hilâfeti kim istemez? Elbette sömürgeci kâfir devletler istemez! Sömürgecilere hizmet ederek iktidar koltuğunda oturan işbirlikçi yöneticiler istemez! Yöneticilere dalkavukluk yaparak geçimini sağlayan, cehaleti erdem sanan yazar, çizer ve akademisyenler de istemez!

Ancak şu bilinmelidir ki tüm dünya birleşip karşısında dursa da Râşidî Hilâfet Devleti’nin gelişine engel olamayacaktır. Râşidî Hilâfet Devleti, Allah’ın yardımıyla muhakkak kurulacaktır. Zira Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ نُبُوَّةٍ “Sonra nübüvvet metodu üzere yeniden Raşidi Hilâfet olacaktır…” [Ahmed bin Hanbel]

Allah, her kime yardım ederse ona galip gelecek kimse yoktur. Allah her şeye gücü yetendir. Allahu Teâlâ şöyle buyurmaktadır: كَمْ مِنْ فِئَةٍ قَليلَةٍ غَلَبَتْ فِئَةً كَثيرَةً بِاِذْنِ اللّٰهِ “Nice az topluluklar vardır ki, Allah’ın izniyle sayıca çok topluluklara galip gelmişlerdir.” [Bakara 249]

حزب التحرير

Hizb-ut Tahrir

Türkiye Medya Bürosu