Çin İslam’la Savaşıyor!
18 Şubat 2020

Çin İslam’la Savaşıyor!

Ajanslar - Köklü Değişim Medya

Köklü Değişim Medya

Çin sözde meslek edindirmek için toplama kamplarını açtığını söylüyordu. Ancak belgeler, Müslüman oldukları için cezalandırıldıklarını söylüyor.

Çin'in gözaltı kamplarında tutulan yüz binlerce Müslüman Uygur’un geleceğini nasıl belirlediğini ortaya çıkaran belgelere ulaşıldı. Müslümanlar sakalları, başörtüleri ve internet aramaları sebebiyle gözaltına alınıyor.

Çin'in batısındaki Sincan'daki 3 binden fazla kişinin kişisel bilgilerinin yer aldığı belgede, bu kişilerin günlük hayatlarına dair çok özel detaylar da yer aldı. 137 sayfalık, birçok grafiğe de yer veren raporda yer alan kişilerin ne sıklıkla dua ettikleri, ne giydikleri, gün içinde kimlerle konuştukları ve aile bireyleriyle ilişkileri de yer alıyor.

Geçen yıl da Şincan bölgesinden bilgi sızdıran bir kişinin yeniden risk alarak belgeyi sızdırmasıyla tüm bilgiler açığa çıktı.

Belgelerden birinde, daha önce Çinli yetkililer tarafından gazetecilerin götürüldüğü kamplardan birinde kalan 311 Uygur’un geçmişleri, dini pratikleri, yüzlerce akraba, komşu ve arkadaşıyla kurduğu ilişkiler detaylı şekilde yer alıyor.

Kampta mı Kalmalı, Serbest mi Bırakılmalı?

Toplanan bilgilerin ardından kampta kalanlar hakkında, kampta mı kalmalı, serbest mi bırakılmalı? yönünde karar veriliyor.

Kamptan ayrılan bazı kişilerin de bilgilerinin ardından "geri getirilmeli" ya da "serbest kalabilir" kararı alındığı görülüyor.

Örneğin; 38 yaşındaki Helçem isimli Müslüman bir kadının, kamptan çıktıktan yıllar sonra yeniden gözaltına alınması kararı alınmış. Bunun için de tek bir sebep gösterilmiş: ‘Yıllar önce başörtüsü takmıştı.’

Sadece pasaport başvurusu yaptığı için kampa alınmış olanlar da var. Buna göre Şincan'dan dışarı çıkmak isteyen Uygur Müslümanlarına "radikal" muamelesi yapılıyor. 34 yaşındaki Memettohti isimli bir kişinin "pratikte risk oluşturmadığı" halde sadece pasaport başvurusu yaptığı için kampa geri gönderildiği belirtiliyor.

28 yaşındaki Nurmemet'in de kampa yeniden alınmasının sebebi ise, "başka bir sorun olmadığı" belirtilerek şu sözlerle açıklanıyor: "Bir linke tıkladı ve bilmeden yabancı bir web sayfasına ulaştı."

Belgelerde geçen 311 Uygur’un tümü, güney Şincan'daki Hotan şehrine yakın, nüfusunun yüzde 90'ının Müslüman olduğu Karakaş ilçesinde yaşıyor.

Çin son yıllarda bölgeye baskın etnik grup olan Han etnisitesinden milyonlarca insan yerleştiriyor. Bu da bölgede gerilime yol açıyor. Bu gerilim sonucunda zaman zaman şiddet olayları yaşanıyor. Bu yüzden yalnızca Uygurlar değil, Şincan'daki diğer Müslüman azınlıklar olan Kazaklar ve Kırgızlar da benzer şekilde gözaltına alınıyor.

Uygur Ailelerin Evine Çinli Ajanlar Yerleştirildi

Doğu Türkistan’daki Müslümanların çoğu yeniden eğitim adı altında toplama kamplarına doldurulurken Müslüman kadınlar, Çin hükümetinin yetki verdiği ajanlarla yataklarını paylaşmak zorunda kalıyor.

Bu ajanlar aileleri “izlemek” amacıyla, çoğunlukla Uygur kadınların evlerinde hayatını geçirmek üzere gönderiliyor.

2017 başında kamplara yerleştirme programı başladığında, "köy merkezli çalışma grupları" olarak bilinen Komunist Parti'ye bağlı bazı işçiler Uygur toplumuyla ilgili de bir tarama yapmıştı. Her bir üye, bir grup Uygur için görevlendirildi. Bu üyeler, kendisine verilmiş Uygur ailelerle tanıştı, evlerine girip çıktı ve günlük pratikleriyle ilgili, evdeki "dini atmosferle" ilgili, örneğin evde kaç kutsal kitap bulunduğuna dair notlar aldı.

Sosyal çevreleri ve hangi aile üyeleriyle görüştükleri de bu notlara girdi. Ardından görüştükleri her bir kişinin geçmişi, ne sıklıkla dua ettikleri, daha önce kampa alınıp alınmadıkları veya hiç yurt dışına çıkıp çıkmadıklarına dair bilgiler araştırılıp notların devamına ekleniyor.

Bu 311 kişilik listedeki herkesin yurt dışında yaşayan bir akrabası var. Bu da "potansiyel sadakatsizlik" belirtisi olarak görülüyor ve bu kişilerin tümü, sadece bu gerekçeyle de olsa kamplara gönderiliyor.

Yusuf isimli 65 yaşındaki bir adamın da iki kızının 2014 ve 2015'te başörtüsü ve burka taktığı, oğlunun da İslam eğilimi olduğu yazılıyor. Ailesiyle ilgili şüphelerden dolayı Yusuf'un "kamptaki eğitiminin devam etmesine" karar veriliyor.

Ajanların Müslüman ailelerden topladığı bilgiler, Şincan'ın geniş veri sistemi olan "Bütünleştirilmiş Birleşik Operasyon Platformu"na da (IJOP) yüklenmiş. IJOP, bölgedeki kamera kayıtlarına ve polislerin yaptığı gözlemlere de yer veriyor. Her Uygur’un yüklemesinin zorunlu olduğu bir mobil casus yazılımdan elde edilen bilgiler de var.

Çin'in Şincan'daki politikaları üzerine çalışan uzmanlardan Dr. Adrian Zenz, IJOP'ta toplanan bilgilerin "köy merkezli çalışma gruplarına" bir cep telefonu bildirimiyle gönderilerek belirli bir kişinin incelenmesini isteyebileceklerini söylüyor.

Yanlışlıkla yabancı bir web sitesine giren kişinin de IJOP bildirimi sebebiyle araştırılmış olabileceğini belirtiyor. IJOP'un yapay zekâsı, gözetlenen kişilerin faaliyetlerini inceleyerek görevlilere incelenmesi gerektiği kişi hakkında bildirim gönderiyor. Belgelerde, 88 kişinin sadece "güvenilmez" olduğu için kamplara alınmasına karar verildiği görülüyor. Bu kişiler için başka bir gerekçe gösterilmiyor.

Çin, Şincan'daki politikasında "halkın dini özgürlüklerine saygı duyduğunu" belirtiyor ve kamplarda aşırılıkçı gruplar ve sözde "terörizmle" mücadele ettiklerini; sadece terör suçlamasıyla ceza almış kişilerin kamplara gönderildiğini söylüyor. Ancak elde edilen belgelerde bu kişilere dair suç, soruşturma ya da ceza bilgisine rastlanmıyor. Kamplara gönderilme gerekçesi olarak pasaport başvuruları, bir akrabanın yurt dışında olması, ailesinin eğilimleri ya da "güvenilmez" olması gösteriliyor.

Çin, İslam İle Savaşıyor!

Listede en fazla yer alan gerekçe ise, Çin'in katı aile planlama kurallarına uymamak olarak gösteriliyor. İzin verilenden daha fazla çocuk sahibi olmaları, Çinli yöneticilerin gözünde Uygur Müslümanlarının kendi kültür ve geleneklerine, Çin devletine olan bağlılıklarından daha sadık oldukları anlamına geliyor.

Doğu Türkistan’da camilere yönelik yıkım çalışmaları yürütülürken, tarihi camilerde ezan yasaklandığı için namaz vakitleri kulak tırmalayan bir korna sesiyle duyuruluyor.

Çin, Doğu Türkistan’da Muhammed, Ayşe, Fatma gibi İslami isimlerin kullanımı yasak. Buna göre, kullanımı yasak olan isimler arasında "Muhammed, Ayşe, Fatma, Hatice, Mücahid, Cihat, Talib, İmam, Muslima, Mücahit, Sümeyye, Nasrullah, Turknaz, Turkzat, Hacı, Arafat, Medine, Şemseddin, Seyfullah, Abdulaziz, Saddam, Bin Ladin, Esedullah, Muhlise" gibi birçok isim bulunuyor.

Doğu Türkistan özelinde alınan karara göre "Muhammed" isminin dahi kullanımının önüne geçilmek isteniyor, "Aşırılığı" önleme amaçlı alındığı ileri sürülen karara göre, aileleri tarafından ismi değiştirilmeyen Müslüman öğrencilerin okullara girişine engel olunacak.

Çin, bölge de yaşayan Müslümanlara yönelik baskı politikasını sürdürüyor. İslam dinini kendi kurallarına göre şekillendirmeye çalışan Çin, dinin en temel öğelerine savaş açmış durumda. Bu kapsamda Kur'an'ı Kerim ve Arapça harfler yasaklanırken, camilerin yapısında da değişiklik yapılıyor.

İnsan hakları örgütleri, Çin yönetimini Uygur bölgesinde halka karşı sert ve zalimce muamelede bulunması, evlere hukuksuz baskınlar düzenlemesi, İslami uygulamaları kısıtlaması, farklı kültür ve dillere yönelik asimilasyon politikaları uygulaması nedeniyle suçluyor.

Karakaş belgesinde "suçların" çoğunda esas neden olarak dini inanç gösteriliyor. Bu listedeki yüzden fazla kişi için kullanılan gerekçe evdeki "dini atmosfer". Çin, İslam’a tahammülsüz ve Uygur halkının kalbinde yer etmiş bir inanç olmasından dolayı İslam’a karşı mücadele ediyor.

Listenin üzerinde herhangi bir damga veya imza yok, bu yüzden listeyi doğrulatmak zor. Listenin Haziran 2019 öncesinde, diğer bazı gizli belgelerle birlikte Şincan'dan çıkarıldığı tahmin ediliyor.

Çin, 3 milyondan fazla alim, aydın, kadın-erkek, yaşlı-genç Müslümanı "Fikri Islahat" adı altında zindanlarda işkence ile öldürüyor. Uygur Müsümanlar sırf Rabbim Allah dedikleri için şehit ediliyor. Kızlar zorla evlendiriliyor. Kur’an okumak dahi yasak. Oruç tutulamıyor. Müslümanlar köleleştiriliyor. Çin’in uyguladığı baskıcı politikalar sonucu Doğu Türkistan açık cezaevine dönmüş durumda.

Bilindiği üzere Çin yönetimi, İslam’a ve Müslümanlara karşı başlattığı savaşı, “terörle mücadele” iddiasıyla yürüterek dünya kamuoyunu aldatıyor.

Belgenin Kaynağı

Belgeler sonunda sürgünde olan bir Uygur'un eline geçiyor ve o da belgelerin tümünü basınla, Karakaş listesi hariç. Geçen yıl Şincan'da yaşananlara dair bu belgelere haberler çıktıktan sonra Karakaş listesi Amsterdam'da yaşayan Uygur Asiye Abdulaheb'in eline geçiyor. Abdulaheb, bu belgenin doğruluğundan emin olduğunu söylüyor: "Belgenin üstünde resmi bir damga olmasa da bu bilgiler gerçek insanlar hakkında.

"Bu bilgiler insanların hayatı hakkında özel bilgiler ve Çin bunu kamuoyuyla paylaşamazdı. Bu yüzden Çin’in bunun gerçek olmadığını iddia etmesi mümkün değil."

Sürgünde yaşayan tüm Uygurlar gibi Abdulaheb de gözaltı dalgası başladıktan sonra Çin'deki ailesiyle iletişim kuramıyor. Abdulaheb, bu belgeyi uluslararası basınla paylaşmaktan başka çaresinin kalmadığını anlatıyor:

"Akrabalarımın ve arkadaşlarımın güvenliğinden endişe duyuyorum. Ama herkes yakınlarını korumak için sessiz kalmayı tercih ederse bu tür suçların işlenmesinin önüne geçemeyiz."

Çin geçen yılın sonunda bu kamplardaki herkesin "mezun olduğunu" açıkladı. Ancak bazı kampların "özgür iradesiyle" kaydolmak isteyen öğrenciler için açık kalabileceğini ima etti. Karakaş listesinde 311 Uygur’un yüzde 90'ının tahliye edildiği veya kısa süre için kampta bir yıllarını tamamlayarak tahliye edilmek üzere olduğu yazıyor.

Dr. Zenz, kampların büyük bir baskı sisteminin yalnızca bir parçası olduğunu, bu sistemin çoğunun Çin dışından görülemeyecek bir şekilde gizli işlediğini belirtiyor.

"Kariyer Tavsiyesi"

Belgede, 20'den fazla kişinin "endüstri bölgesi çalışanı" olarak mezun edilmesinin uygun olacağı yazıyor. Hiç kimsenin bu "kariyer tavsiyesine" itiraz etme hakkı yok. Uygurları kendi istediği türden güya modern bir topluma dönüştürmek amacıyla Çin'in yeni bir zorla çalıştırma sistemi geliştirmekte olduğuna dair sağlam ve belgelere dayalı çekinceler var.

Sakal Bırakmak Cezalandırma Sebebi

Belgede, aile üyelerinde çocukların veya ebeveynlerin uzun süre hapis yattığı da yazıyor. Bunların bir kısmının nedeni tamamen normal dini pratikler.

Örneğin bir adamın babası, "iki ayrı renge sahip uzun sakal bırakmak ve dini çalışma grubu organize etmekten" beş yıl hapis cezasına çarptırılmış.

Birinin komşusu "yurtdışındaki insanlarla internet üzerinden temasa geçmekten" 15 yıl, bir adamın erkek kardeşi de "telefonunda haince fotoğraflar bulundurmaktan" 10 yıl ceza almış.

Çin Şincan'daki kamplarını kapatmış olsa da olmasa da Dr. Zenz Karakaş listesinin, Çin'de hüküm süren sistemin psikoljisini yansıttığını söylüyor: "Cadı avı uygulayan zihin yapısı bölgedeki toplumsal hayatı baskı altına aldı ve bu devam ediyor."