Kim Ömer’in Yolunda?
13 Kasım 2021

Kim Ömer’in Yolunda?

İYİ Parti’nin dördüncü kuruluş yıldönümü töreninde konuşan Meral Akşener, “Hazreti Ömer’in Adaleti’ni, hep hatırımızda tutacağız. Ve söz olsun; İYİ Parti iktidarında, Ömer’in yolundan, asla ayrılmayacağız!” diyerek veciz bir ifade kullandı.

Bu konuda ne kadar samimiler bilemeyiz ancak örneklerden yola çıkarak aslında bu tip İslâmi söylemlerin, Cumhuriyet tarihi boyunca Müslüman halkı kandırmak adına defalarca söylendiğini kısa bir araştırma yapan herkes görecektir muhakkak.

Bu konuya geçmeden önce İslâm’ın, Türk halkının derinliklerinde ne şekilde iz bıraktığına ve ne denli köklü bir tarihe sahip olduğuna değinmek istiyorum.

İslâm’ın yeryüzüne hâkim olmaya başladığı dönemlerde Türkler, Orta Doğu’nun kuzeyinde yaşamaktaydılar. O dönemlerde Sâsâni ve Bizans imparatorlukları Türklerle bazen ittifak, bazen de savaş halindeydi. Bölge halkları, ya hızla yayılmakta olan İslâm’ın kabulü ile varlıklarına güç katarak dünyanın sayılı milletlerinden biri olma vasfını kazanmaktaydı ya da kabul etmeyerek güçlü olanı taklit etme (Türkiye’nin bu günkü durumu gibi) çabasına girmekteydi.

Türklerin kitleler hâlinde Müslüman olmaları özellikle 10. Yüzyılda hız kazanmış ve İslâm, Türkler arasında Maveraünnehr bölgesinde yayılmaya başlamıştır.

Yani İslâm, bu topraklarda bin yıllık geçmişe sahip, kadim bir medeniyettir. İş öyle Kemalistlerin işlerine gelmediğinde “yallah Arabistan’a” dedikleri gibi değil...

Gelelim, İslâmi kavram ve söylemlerle siyasi aktörlerin, Müslümanların teveccühünü kazanma, halkın oylarını çalma çabalarına…

Esasında Müslümanları aldatma süreci, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in ilanı ile başladı…

Sosyolog Süleyman Uğurlu’nun kaleme aldığı ve Köklü Değişim Medya’da yayımlanan “Sizi Düşünmeye Davet Ediyorum Ey Kemalistler!” başlıklı makalesinde geçtiği gibi ikinci mecliste siyasiler halka bakın ne yalanlar söylüyor:

“Karahisar Milletvekili Mehmet Emin Bey, 29 Ekim’de Meclis kürsüsünden Rasulullah’ın kurduğu devletin zalim imparatorlukları yerle yeksan ettiğini, zalimleri terbiye ettiğini veciz bir dille anlattıktan sonra şöyle diyordu: ‘On dört asır evvel, Peygamber Muhammed’in Mekke duvarlarında kurduğu Hükümeti, bugün de Türk Milleti Ankara’ya kurmuştur.’

Mehmet Emin Bey’den sonra söz alan Urfa vekili Şeyh Saffet ise Cumhuriyetin ilanının Hülafa-i Râşidîn dönemine dönüş olduğunu belirtip Cumhuriyeti kuranlara şükranlarını sunuyordu.”[1]

İslâm nizamı ile Avrupa’dan ithal laik sisteminin “aynı” olduğu iddia edilerek Müslümanlardan rıza göstermeleri ve sisteme tabi olmaları istenmekte. Cumhuriyet tarihi boyunca da bu tür söylemler hep var oldu.

Bu yaklaşımı “Adnan Menderes”, “Necmettin Erbakan”, “Turgut Özal”, “Tansu Çiller” dönemleri boyunca da görmek mümkün… İslâm ile halkı aldatıp laik sistemi baş tacı yapan yöneticilerin hepsi gitti ama laik sistem varlığını hâlâ sürdürüyor.

Tabii ki, dinî söylemleri kullanma noktasında en mahir isimler, AK Parti bünyesinde yer aldı. Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kur’an-ı Kerim’i okuması, güçlü bir dinî sembol olarak Kur’an-ı Kerim’i eline alarak halka hitap etmesi, namaz kılması İslâmi kesimi en fazla etkileyen noktalar oldu. AK Parti’nin yirmi yıllık iktidarı boyunca Müslümanların, sırf “iktidarda İslâmi kesimin hissiyatını taşıyan birileri var” diyerek hareket etmesi birçok cenahta savrulmalara yol açtı. İktidarın hatalarına karşı gösterilmesi gereken İslâmi tavır, “Aman hükümete bir halel gelmesin!” hezeyanıyla etkisiz kılındı; konuşması gerekenler maalesef sustu!

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, iktidarı boyunca İslâmi kavramları oldukça istismar ettiği bilinen bir gerçek. Meral Akşener’in dile getirdiği “Ömer’in yolu” söylemi yeni değil tabi… Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2019’da partisinin kuruluş yıl dönümü töreninde “bize Ömerler lazım” çağrısını yaparken, bir başka konuşmasında “Nefsimize ağır gelse de hayatımızın merkezine dinimizin hükümlerini yerleştireceğiz. Özellikle dini hayattan tecrit eden, belli kalıplara belli davranışlara hapseden dogmatik anlayışlara itibar etmeyeceğiz.”, “Kapımıza gelene dini anlatalım anlayışından, yüce dini anlatmak için her kapıyı çalma döneminin başlayacağı” gibi söylemlerde bulunmuştu.

Sağcısıyla, solcusuyla demokrasinin halk nezdinde “para” etmediğini gören İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de benzer açıklamalarda bulunarak, “Biz geldiğimizde, bizden öncekiler gibi olamayız, olmayacağız. Kimse merak etmesin. Hazreti Ömer’in; ‘Dicle’nin kenarında, bir koyunu kurt aşırsa, adli ilahi benden sorar diye, çok korkuyorum’ hitabına, siyaseten değil, ahlaken bağlı kalacak; Ömer’in Adaleti’ni, hep hatırımızda tutacağız. Ve söz olsun; İYİ Parti iktidarında, Ömer’in yolundan, asla ayrılmayacağız!” dedi.

Akşener konuşmasının devamında da, “Ömer’in yolunda, Atatürk’ün izinden ayrılmayacağımıza söz veriyoruz!” diyordu.

Bu söylemlere güler misin, ağlar mısın?!

Kıymetli okuyucular! Allah aşkına siz söyleyin; kim Ömer’in yolunda? Bu demokratik siyasetçilerden hangisinin gittiği yol, Ömer’in yolu? Hangisinin taşıdığı hissiyat, Ömer’in hissiyatı? Bunlardan hangisi Ömer’in sistemini uyguladı? Hiçbiri!

İslâm’ın adalet timsali Hazreti Ömer ile seküler Mustafa Kemal'i bir arada düşünmek, gerçekten en hafif tabiriyle kurnazlık değilse, cehaletin tezahürüdür.

Burada bir başka gerçeğe de işaret etmek istiyorum: Son yüz yılın siyasetçileri, yöneticileri, din üzerinden siyaset yapmasalar, Müslüman Türkiye halkını, dinî söylemlerle kandırmasalar, hiç iktidar yüzü görebilirler miydi acaba? İftar sofralarında oruç açıp oy isteyen, seçim sonrası “demokrasi kazandı” diyen, bunlar değil mi?

İçişleri Bakanlığında kayıtlı tüm partiler aynı yerden beslenmekte ve birbirlerinden hiçbir farkları bulunmamakta iken bunların İslâm adına hareket edeceklerini düşünmek mümkün mü? Zira hepsinin ortak amacı; menfaatlerini gerçekleştirmek ve laik sistemin bekasını sağlamak için tabanlarını kontrol etmektir.

Yeri gelmişken; “Bize Ömerler lazım”, “Biz Ömer’in yolundayız” gibi sözlerle halkı aldatan tüm demokratik laik siyasetçilere buradan seslenmek istiyorum:

Ömer’in yolu; Allah’a ve Rasulü’ne çıkar… İslâm’a çıkar, İslâm nizamını tatbik eden Hilâfet devletine çıkar… Söyler misiniz, bu yiğitliğin hangisi sizde var?

Sizin ısrarla üzerinde yürüdüğünüz demokrasinin yolu, Kemalizm’in yolu; Paris’e çıkar, Londra’ya çıkar, Washington’a çıkar kısacası kâfir Batı’ya çıkar! Biri hak ve aydınlığa, diğeri ise batıla, zifiri karanlığa çıkar…

Allah Subhanehu ve Teâlâ; “Hak, Rabbinden gelendir!”[2] diye buyururken siz de düşünün hangi yoldasınız?


[1] Sizi Düşünmeye Davet Ediyorum Ey Kemalistler!, Süleyman Uğurlu www.kokludegisim.net

[2] Kehf Suresi 29